Hafızanın karmaşık yapısını kavramak, bu konudaki sorulara yanıt bulmak açısından büyük bir önem taşımaktadır. Northeastern Üniversitesi'nde psikoloji profesörü Susanne Jaeggi, hafızanın tek bir olgu olmadığını, aksine çeşitli bileşenlerden oluştuğunu vurgulamaktadır. Bu çerçevede, uzun süreli hafıza ile çalışma belleği gibi farklı hafıza türlerinin anlaşılması kritik bir önem taşımaktadır.

KISA SÜRELİ ANILARIN SİLİNMESİ


Miller, beynimizin bu bilgileri aynı anda akılda tutmak yerine bir düşünceden diğerine geçiş yaptığını ve bunun bilgilerin kaybolma olasılığını artırdığını ifade ediyor. Beyin, yeni bilgilere yer açabilmek için önemsiz olanları hızlı bir şekilde silmektedir. Bu nedenle, kısa süreli anılar uzun vadeli belleğe aktarılmadığı takdirde hızla unutulma eğilimi gösterir.


Çalışma belleğimiz, farklı düşüncelere yöneldiğimizde önceki düşünceleri kaybetmek zorunda kalmaktadır. Bu durum, prefrontal korteks tarafından yönetilen bilinçli bir dikkat ve çaba gerektirmektedir. Dikkatimizi belirli bir düşünceye yoğunlaştırdığımızda, diğer düşüncelerin izleri kaybolma riski taşır.


UNUTMAMAK İÇİN NE YAPILMASI GEREKİYOR?

Jaeggi, bir düşüncenin kaybolması durumunda bağlamın yeniden oluşturulmasının yardımcı olabileceğini öne sürüyor. Bu, tekrar bulunduğunuz yere dönmek veya düşüncelerinizin izini sürmek anlamına gelmektedir. Bu tür bağlam ipuçları, beynin kısa süreli belleğinde birkaç saniye geri gitmesine yardımcı olabilir.

Miller ayrıca, çalışma belleğinin işlevselliğinin 20'li yaşlarda zirveye ulaştığını ve orta yaşlarda azalma göstermeye başladığını belirtmektedir.