Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamalardan dikkat çeken noktalar şöyle:

"Geçmişte kalıcı iz bırakabilmek için öncelikle tarih bilinci geliştirmek gerekmektedir. Milli deneyimlerin rehberliğinde yönümüzü tayin ederiz. Yolumuzu belirleyen unsurlar, vatan topraklarının zorlu sayfalarından edindiğimiz sonuçlardır.

1970'li yıllarda Roma Kulübü'ne bağlı olan şanslı azınlıklar, gelişmiş ülkeler yerine gelişmekte olan bölgelerde bulunmuştur. Adaletsizliğin kökleşmesi, ahlaki çöküş ve manevi yitip gitme, dünyanın dört bir yanına sirayet etmiştir. Güç ve zorbalıkla yönetilen ülkelerin suçu ve suçluluğu koruyan hukuku pek çok katliama yol açmaktadır. Bu durum, hazırlıklı olmamız gereken bir tehdit oluşturmaktadır.

İsrail, şu anda Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'ni istenmeyen kişi ilan ederken, bir yandan da düzenli saldırılarına devam etmektedir. İsrail'e "sözde devlet" diyorum çünkü artık bir terör örgütü görünümünde. İsrail'in hiçbir yaptırıma maruz kalmaması, bu alçaklıkla birlikte cesaretini daha da artırıyor. Uluslararası toplum hemen harekete geçmelidir. İsrail Maliye Bakanı, vadedilmiş topraklardan bahsederken Suriye, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan'ı rencide etmiştir. Bu durum böyle devam edemez. Akan kana seyirci kalınamaz. İnsanlığın vicdanının heder olmasına sessiz kalınamaz. Birleşmiş Milletler acilen kuvvet kullanmalı ve suçlular cezalandırılmalıdır. Bu gidişle sınırlarımıza yaklaşan Siyonist saldırıların asıl amacı açıktır. Herhangi bir kayıtsızlık, bu durumu daha da hızlandırır.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) çelişkili siyaseti, kaçak dövüş taktikleri ve dedikodu etme çabaları, siyasetin basit numaralarından başka bir şey değildir. Normalleşme çağrısında bulunanlara hatırlatmak isterim, gerçek normalleşme 1999 yılında kurulan 57. hükümetle meydana gelmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile Demokratik Sol Parti (DSP) koalisyonu, önceden var olan zıtlıkları bir kenara bırakarak demokrasiyi güçlendirmiştir. O dönemde ayrı düşsek de Türk milleti için birlikte hizmet etmedik mi? Ucuz normalleşme dilekleri içten değildir. Biz bunu samimi bir şekilde zaten başardık, bunları geçelim.

Özgür Bey ile yapılan ikili görüşmeleri kimin kayıt altına aldığı bilinmeyen bir büyükelçinin, milli gerçeklerle çelişen sözleri oldu. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine karşı duran monşerin, İsrail'in diplomatik temsilcisi gibi konuşması, gafletin doruk noktasıdır. İsrail'in gerçekleştirdiği eylemler, terörizmin ta kendisidir. CHP'nin bakış açısı, Türkiye'nin milli hedefleriyle örtüşmemektedir. Huylu huyundan vazgeçmez; fakat biz CHP'den umudu kesmeyeceğiz.

İsrail'e karşı ortak bir direniş hattı derhal kurulmalıdır. Eğer bu mümkün olmuyorsa, muhalif ülkeler yeter ki gölge etmesinler, sonuç olarak Orta Doğu'nun nasıl huzura kavuştuğunu görsünler. Hizbullah'ın İsrail'deki bir şehri İHA’larla vurması, çatışmanın daha da şiddetleneceğini göstermektedir. Çok dikkatli olmalıyız. Lübnan'daki vatandaşlarımızın başarıyla tahliye edilmesi, bize bir nebze olsun rahatlama sağlamaktadır.

AYRINTILAR GELİYOR...