MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Bahçeli'nin konuşmasında dikkat çeken ifadeler ise şöyle:
"Tarihin önemli dönüm noktaları, kritik virajları ve zayıf bağlantı noktaları bulunmaktadır. Görülen o ki, böyle bir güncel gelişimin tam ortasındayız. Biz, içten ve saf duygularımızı mantık ve akıl terazisiyle ölçme çabasındayız. Tarihi ve milli mirasımıza sahip çıkarak geçmişle geleceği yeniden inşa etme sorumluluğu omuzlarımıza yüklenmiştir. Türk milliyetçiliğinin, tarihin kaygan zemininde güçlü bir varlık sergilemesi artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Belki de gelecekte Türkiye'nin varlığı daha da güçlenecek, ülkemizin şafağı bir başka biçimde doğacaktır. Türkiye Yüzyılı'na adım atmada hız kazanmanın tam zamanıdır. Bugün mevcut gerçekler üzerinden ve yorum yapma olanağı bırakmadan konuşacağım. Milletimizin ayak bağlarını kalıcı biçimde çözmenin belki de ilk adımını atma fırsatını yakalayacağız.
Türkiye'nin aşamayacağı hiçbir sorun yoktur. Yeter ki birlik içinde hareket edelim ve irade gösterelim. Özellikle Türk milliyetçiliği ve milliyetçilerin her meselede söyleyecek sözü mevcuttur. Bu kapsamda Türkiye ekonomisi, ciddi bir krizin üstesinden gelerek 'kalktık' diyen felaket senaristlerinin yüzünü kızartmıştır. Cari açık düşmekte, ekonomik büyüme her yıl yüzde 5'in üzerinde seyretmektedir. Kovid-19 pandemisi ve global krizlere rağmen ekonomiye duyulan güven artmıştır. Ancak, hayat pahalılığı elbette bir sorun olarak kamuoyunda dile getirilmektedir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik de dikkate alınması gereken bir meseledir.
Ekonomi ile ilgili yol haritamızı daha önce paylaşmıştık. Refah farklarının giderilmesi, ekonomik kalkınma ve sosyal dengenin sağlanması, vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılayacak mali düzeye erişmesi için elimizden gelen tüm katkıyı sağlamaya ve projelerimizi sunmaya hazırız. Döviz kuru, faiz ve enflasyon sorununu aşacağız. Düşük gelirli vatandaşlarımızı yalnız bırakmayı düşünmüyoruz. Türkiye'nin üretim yeteneği ve yükselen markası ekonomide devrim yaratacak bir potansiyele sahiptir. Herkesten bir bahane ile 750 lira toplayacağına, toplumumuzun tüm fertlerini kaynaşan zenginlikten faydalandırmayı hedefleyen bir Türkiye'ye ulaşmak hayal değil, somut hedefimizdir. Ekonomik gelişme konusunda hep birlikte mücadele edeceğiz.
Son zamanlarda çocuklarımız çeşitli caniliklerin kurbanı olmuştur. Doğru sözlü, temiz ruhlu, yumuşak kalpli ve merhametli toplumumuzdan canilerin çıkması çelişkili gibi görünse de, bu tür sapkınlıklar maalesef her halkın ortak sorunudur. Yenidoğan bebekleri Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan günlük 8 bin lira almak için öldüren, insanlık dışı yöntemlerle cinayet işleyen bu varlıklar yalnızca sağlık çalışanlarının değil, tüm insanlığın utancıdır. 'Yenidoğan Çetesi' olarak adlandırılan bu durumda bebeklere haksızlık yapıldığı, bunların aslında kana susamış katiller grubu olduğu açıktır. Para için bebekleri öldüren ve bunu alay edercesine yapanlara verilecek olan herhangi bir ceza onları caydıramaz, adaletin tecellisini sağlayamaz.
Adli soruşturma sürecinin başlamasıyla bağlantılı olayların ortaya çıkması bir rastlantı değildir. Çocukların ve kadınların katledilmesi karşısında suskun kalmanın düşündürücü bir boyutu vardır. Bu süreçte hastanelerin ruhsatları askıya alınmış, denetim süreci ihmal edilmemiştir. Sağlık Bakanı'nın istifasını talep etmek hangi akılla anlamlandırılabilir? Bu durumu istismar etmek, herkesin üzerine çamur atmak ahlaksızlıktan başka bir şey değildir. Bakanımızın istifasını isteyenlerin, insan yaşamına sahip çıkmak gibi bir kaygıları yoktur.
Sözlerin kim tarafından söyleneceği önemli olsa da, en son sözü bozkurt söylemelidir. Türkiye'nin içine düşürülmeye çalışıldığı karışıklıkları dikkatle izlemek gerekir. Bizim milli değerlerimizi tehdit eden unsurlar bulunmaktadır. Bu bağlamda milli güvenlik duvarlarının güçlendirilmesi elzemdir.
Cumhurbaşkanımızın İsrail saldırısı altındaki kardeşlerimize kapılarımızı açtığını ifade etmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu trajediyi bile 'mülteci akını' gibi gösterenler mevcuttur. Fakat biz, milli ve tarihi sorumluluklarımızı yerine getirmekteyiz. Kapılarımızı açmak da bunun bir gereğidir. Güneyimiz yanarken kuzeyimiz dumanlar içindedir. Batımızdan çeşitli planlar devreye sokulmaktadır. Siyasi düşünceleriyle güven bunalımını artırdığını ve erken seçim gerekliliğini savunan bir siyaset bilimcisinin sözüne itibar edilmemelidir; zira Türkiye'de bir güven bunalımı mevcut değildir.
İstanbul Barosu'nda ne olduğu belirsiz bir CHP milletvekilinin başkan seçilmesi ve Anayasa'nın ilk dört maddesinin değiştirilebileceğine dair açıklama yapması büyük bir skandaldır. Bu şahsın, maddelere olumlu veya olumsuz dokunma niyetini netleştirmesi gerekmektedir. Cehaletle hareket edenlere meydan okunmadığı takdirde, garip düşünceler başını kaldıracaktır. Uyarıyorum, başında olan ayaklar düz dursun, milletin sabrını zorlamasın, bayramda açtığım ağzımı daha fazla açtırmasın.
FETÖ elebaşı için de bu dünya sona ermiştir. Dileğim, tüm günahlarının bedelini ödemesi ve cehennemde sonsuz bir ateşte yanmasıdır. Bu teröristin Türkiye'de bulunabileceği bir toprağı yoktur.
DEM'e uzattığım el günlerdir tartışma konusu. Önüne gelen, mevcut durumu kendi bakış açısıyla yorumluyor. Son dönemde yapmış olduğum açıklama ve samimi niyetimi ifade etmiş olsam da bazıları yine engeller koymaya çalışıyor. Yeni bir çözüm sürecinin inşa edildiğine dair iddialar gündeme gelmiştir. Eski bir Meclis başkanının kafasında ne kadar kir varsa etrafa döküldüğünü görmek ciddiyetsiz bir durumdur.
Türkiye'nin yeni bir çözüm sürecine değil, akılcı bir yaklaşım benimsemeye ve dış baskılara karşı durmaya, bin yıllık kardeşliği kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır. Türkiye'nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Bu örgüt, ülkemize insan kaybettirmiş, enerji ve kaynakları heba etmiştir. Eğer bu kaynaklar doğu bölgesine ayrılmış olsaydı, işsizlik nasıl azalır, bölge nasıl kalkınır herkes bilir.
Terör bir başka, siyaset bir başkadır. Her iki taraf arasında kalın bir çizgi çizilmeden, Kürt kardeşlerimiz de dahil olmak üzere hiçbir vatandaşımız hedeflerine kolayca ulaşamayacaktır. Terörün silahlı çözümü asla mümkün değildir. Hiçbir taviz veya geri adım teröristleri tatmin etmez. Terörü besleyen ortamı demokratik yollarla çözmekten kaçınmak ciddi bir hata olacaktır. Ancak müzakere dayatmaları ise sonuç vermeyecektir. Terörle bir yere ulaşılmaz. Kürt kardeşlerimizle terör örgütü arasında hiçbir ortaklık yoktur. Geçen hafta ifade ettiğim gibi; terörist başı buyursun, terörün sona erdiğini ve örgütün temizlendiğini tek taraflı olarak açıklasın. Bu çıkışımı anlamak istemeyenler de vardır elbette. Tecridin sona ermesi, terörist başının DEM Partisi grup toplantısında konuşarak terörün sona erdiğini bildirmesi gerekir. Ardından umut hakkının kullanılması için gerekli başvuruları yapmalıdır. Çağrımız yapılmıştır! Buna hazırız."
AYRINTILAR GELİYOR...