CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan hakkında yaptığı çağrının yanıtı merak konusu oldu.
Bahçeli, MHP grup toplantısında “Terörist başı işin içinde olmazsa hiçbir sonuç çıkmaz diyenlere sesleniyorum; Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen terörist başı, buyursun gelsin TBMM’de Demokratik Açılım sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması önünde hiçbir engel kalmayacak. Her adımı atmaya kararlı ve inançlıyız” şeklinde ifadelerde bulundu.
Özel’in dikkat çeken açıklamaları şu şekilde:
Son dönemlerde insanlık adına utandıran haberler aldık. Para için yeni doğmuş bebeklere musallat olan bir çetenin ortaya çıktığını duyduk. Bebekleri annelerinin kucağına kavuşmadan kuvözde tutan ve bu süreçte bebeklerin sağlığını tehlikeye atan bu çete, hepimizi insanlık onurumuzdan utandırdı.
Bu çetenin yaptığı çok daha iğrenç bir eylem; sağlık çalışanlarına pandemide duyulan güveni sarstı ve hekimlerle hemşireleri zan altında bıraktı. Geçmişte çocuklarını kaybetmiş aileler üzerinde yarattığı travma kolay atlatılacak gibi değil. Hepimiz bu durumdan derin bir üzüntü duyuyoruz.
Devletin güveninin azalması nedeniyle partimize gelen ihbarların sayısı artmakta. Şu ana kadar ulaştığımız bilgiler, maalesef haklı olduğumuzu gösteriyor. Sağlığı piyasalaştırmamamız gerektiğini, özel hastanelere bu kadar alan açılmaması gerektiğini ve devleti bu alandan çekmememiz gerektiğini her fırsatta dile getirdik, bu kez bir kez daha haklı çıkmanın üzüntüsünü yaşıyoruz.
Son üç sağlık bakanının ikisinin özel hastanesi olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Diğerinin ise bu olaylar yaşanırken il sağlık müdürü olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Savcılar tehdit edilirken, o hastanelerin yenidoğan ünitelerinde bebeklerin yattığını düşünmeliyiz. Geçen yıl eylül ve ekim aylarından itibaren bebekler, nisana kadar ölmeye devam etti ve devam edecekti. Yenidoğan bebeklerin sağlığı ile oynayarak kazanç sağlamaya çalışanlara imkan tanıyan bu iktidarın sağlık politikalarıdır, bunu görmeyenler bu ülkede hiçbir şeye şaşırmasın.
Şu an yapılması gereken en önemli şey, mevcut Sağlık Bakanı'nın toplumla inatlaşmaktan vazgeçerek, samimi bir tutum sergileyerek görevi bırakmasıdır. Kendisini kişisel nedenlerle değil, ilkesel bir gerekçe ile istifaya davet ediyorum. Şu anda işgal ettiği pozisyon, adalet ve milletin vicdanı açısından büyük bir engeldir.
Öncelikle, daha önceki bakan ile hastanesi kapatılan bakan hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Özel hastane sayısı yüzde 111 oranında artmış durumda. Görünen o ki, bu iddianame, yalnızca görünür buzdağının deniz yüzeyindeki kısmıdır. Özel hastanelere yapılan denetimlerde, denetmenlerin baskı altında olduğu bilgileri geliyor.
Süleyman Soylu'nun kuzeni Mehmet Soylu'nun tıbbi malzeme üzerine faaliyet gösteren firması'nın, Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) verdiği zararın 15 milyar TL olduğu belirtiliyor. Bu durum, Türkiye'deki emeklilere verilen zam miktarının ise 33 milyar TL olduğunu düşündüğümüzde oldukça dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor. Sağlık Bakanlığı ve SGK'nın acilen revize edilip, liyakata göre yeniden yapılandırılması gerekiyor.
FETÖ LİDERİ FETHULLAH GÜLEN'İN ÖLÜMÜNE İLİŞKİN
15 Temmuz’da silahlı terör örgütü FETÖ’nün lideri Pensilvanya’da hayatını kaybetti. Aldığı vebalin ne denli ağır olduğunu bilmemiz gerekir.
Mülakatlarda kendi çetesinden eleğediği genç insanlar, kurumlarda mobbing uygulayarak işinden ederek, bu dünyada bir hesap vermeden, Türkiye’ye getirilemeyişi ise sözde müttefik ABD’nin onun hamiliğine nasıl soyunduğunun bir göstergesidir.
Ülkede darbeye kalkışan, tanklarla halkın evlatlarına zulmeden bir çetenin liderinin ABD'den alınamaması, ona sessiz kalanların şimdi arkasından konuşmalarını boşa düşürüyor.
Bu Fethullah Gülen öldü gitti, günah kapısı hâlâ açıktır. Hakkı yenenlerin mağduriyetleri devam ettikçe o kapı da kapanmayacaktır. Ona ne verdiyse verenlerin de günahları kayıt altına alınmaktadır.
Yetkiyi FETÖ ile mücadele bahanesiyle kullanarak, ne kadar solcu varsa KHK ile işten çıkardılar. Hangi görüşten olursa olsun KHK ile Meclis’in yetkilerini OHAL kapsamında Erdoğan kullanırken, mağdur olanların aileleri için herhangi bir olanak sağlanmıyorsa, ne yazık ki aynı günahla yargılanacaksınız.
FERNAS İŞÇİLERİNE İLİŞKİN
Fernas işçilerine içten teşekkürlerimi iletiyorum. Bu millete son derece önemli bir ders verdiler. İnsanlık dışı şartlarda çalışan işçiler, Soma’dan yürüyerek Ankara’ya ulaştılar. Yalınayak durdular, parklarda yattılar. Bağımsız Maden İş Sendikası, Soma’nın ve Manisa’nın onurudur. Bir yerden duyduğuma göre, “Özgür bey o sendikayı sevmez” diyorlar. O sendika, Manisa’nın onuru ve gururudur.
Buradan açıkça belirtiyorum ki, eğer 1 Ocak tarihinde bu işçilere haklarını vermezseniz, bu parti ve Fernas işçilerinden çok şey öğrenen Türkiye kamuoyu sizinle birlikte olacaktır. Buna kalkışmayın.
'EN DÜŞÜK ASGARİ ÜCRET 30 BİN LİRA OLSUN'
Bütçe görüşmeleri başlamakta. Geçen yıl kamuya bütçeden ayrılan pay yüzde 39.5 iken, bu yıl bu oran yüzde 25’e düşmüş durumda. Ancak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin harcamaları için yüzde 38’lik bir artış öngörülüyor. Bunu milletimizin bilmesini istiyorum.
2002 yılında asgari ücretle 7 çeyrek altın alınabiliyordu, bugün sadece 3 çeyrek alınabiliyor. Bugün 7 çeyrek altın alabilmek için 35 bin TL gerekiyor. Bu nedenle asgari ücretin 35 bin TL olması gerektiğini vurguluyorum. CHP olarak 30 bin TL’nin altında asgari ücrete onay veren sendikalarla hiçbir gönül bağı kurmayacağız.
ERDOĞAN'IN MÜLTECİ AÇIKLAMASINA İLİŞKİN
Bugün Esad, Suriye’de genel af ilan etti. Tam zamanı Esad ile el sıkışmanın ve Türkiye’deki mültecileri Suriye’ye geri göndermenin. Ancak (Erdoğan) Esad ile konuşacağına, Almanya’ya “Korkmayın, Lübnan’dan gelirlerse de size geçemezler” diyerek durumu idare etmeye çalışıyor. Sayın Erdoğan, bizim işsizimiz var, bizim yoksulumuz var ve bu yeterlidir. Evlatlarımız işsizlik yüzünden çile çekiyor. Buradan sonra yapılacak olan anlaşma, Avrupa’nın mültecisini Türkiye’de tutup bununla övünmek değil, Türkiye’deki sığınmacı sorununu çözmek olmalıdır. Yapacak bir şey varsa, yapın; aksi durumda çekilin o alandan. Yoksa biz geleceğiz ve gerekeni yapacağız.
BAHÇELİ'ye YANIT
Kimileri bu durumu tarihin akışının değişeceği bir an olarak nitelendiriyor. Devlet Bahçeli’nin TBMM’de yaptığı konuşmayı dikkatle izledik. Kapalı kapılar arkasında bazı müzakereler yürütülüyor. TBMM’nin yetkisinde olan bir af konusunu Bahçeli, kendi sözleriyle ifade ediyor; “tecrit kaldırılsın, Öcalan Meclis’e gelsin ve örgüte silah bırakma çağrısı yaptın. Eğer Türkiye’de bir daha şehit gelmeyecekse, kan akmayacaksa, anaların gözyaşları dinmeyecekse, Türk ve Kürt, gözyaşlarını dökmeyecekse; bu söylediklerimizin her biri kıymetlidir.
Geçmişte yaşananlara rağmen CHP, terörün sona ermesine tam destek verme kararlılığındadır. Ancak bunu yapan kişiye, yalnızca kendisinin başarabileceği bir güç atfetmek, büyük bir yanılgıdır.
Geçmişte biz o siyasi partilerle yaptığımız işbirliği çerçevesinde bazı ilişkiler kurup, ya da seçimlerde destek alarak hareket ettik; ama o partiyi tanımadıkları hakaret dolu videoları da atlamadı. Ancak bu partiye dair ne terörist dediğini aklında bulundurmadan hakarette bulunmamıştır.
Bahçeli'nin geçmişteki her açıklamasının ne kadar asılsız olduğunu zaten gördünüz. Tüm bunları vicdanlarınıza bırakıyorum. Devlet Bey'in kararları sık sık değişirken, biz de doğru bildiğimiz şeyleri ifade etmekten geri durmayacağız. Geçmişte söylediklerinin tekrarı biçiminde, Meclis’i dışlayarak hareket etmektedir. Ne yapılacaksa TBMM’de yapılacak, şeffaf bir şekilde gerçekleştirilecek, tutulamayacak sözler verilmeyecek ve samimiyet temelinde yürütülecek. Tam bir mutabakat olmadan somut bir sonuç olmayacak, bu durum daha sonradan daha olumsuz bir başlangıç doğuracaktır.
AYRINTILAR GELECEK…