Giresun'un Ahurcuk köyünde yaşayan bir imam, eşine telefon almak amacıyla girdiği marketten, telefonun bedelini ödemeden ayrıldı. Market içinde alışveriş yaptığı sırada, telefonu poşetlerinin arasına yerleştiren imam, diğer ürünlerin ücretini ödeyerek marketten çıktı. Ancak, telefonun ödemesini yapmayı unuttu. İmam, daha sonra ilçe merkezine gitti ve akşam saatlerinde köydeki evine döndüğünde kısa bir süre uykuya daldı. Uyandığında eşinin telefonla oynadığını gören imam, poşetteki telefonu getirdiğini fark etti, fakat parasını ödemediğini anlaması uzun sürmedi.
Eve döndükten sonra yakın bir tanıkla durumu paylaşan imam, tanığın "sorun olmaz" demesi üzerine durumu bir gün erteleri bırakmaya karar verdi. İmam, telefonun ücretini ödeyip satın almayı düşündüğü için telefonu kullanmaya başladı. Ancak, market yetkilileri kamera kayıtlarını gözden geçirdikten sonra durumu polise bildirdi. Polis, aynı akşam imamın evinde araştırma yapmak üzere geldi.
Danıştay, ceza mahkemesinin kararında imamın eylemini "hırsızlık" olarak değerlendirmediğini, bunun yerine "hata sonucu ele geçirilen eşya üzerinde tasarrufta bulunma" olarak belirtti. Ceza mahkemesi, şikayet olmaması sebebiyle davanın düşmesine karar verdi. Danıştay, bu bağlamda imamın tutum ve davranışlarının memurluk ile uyumsuz olduğuna hükmederek, işten çıkarılma kararını onayladı.
İdare Mahkemesi, davacının eyleminin hırsızlık olarak nitelendirilemeyeceğini ve dolayısıyla memurlukla bağdaşmayacek bir durumun var olmadığını savundu. Ancak Danıştay, İdare Mahkemesi'nin bu kararını hukuka aykırı bularak işlemin iptaline karar verdi.
Danıştay, davalı idarenin temyiz talebini reddetti ve ilk derece mahkemesinin iptal kararını onayladı. Bu karar, Danıştay’ın eylemin niteliğine dair yargılamalarında adli ve idari yargı süreçlerinin farklılıklarını dikkate aldığını gösteriyor. İmamın durumu, hukuk sistemi ve memuriyet kuralları açısından önemli bir örnek teşkil ediyor.