Yaşlılığa karşı direnen bu topluluk, kansere yakalanmadan uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmeleriyle dikkat çekiyor. Bilim insanlarının uzun zamandır incelikle araştırdığı bu grup, doğal yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıklarıyla adeta ölümsüzlük sırlarını bulmuş durumda.
Hunza Türklerinin olağanüstü uzun ömürlerinde, yaşadıkları coğrafyanın özelliklerinin büyük bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Temiz hava, mineralli su kaynakları ve doğal gıdalarla beslenmeleri, sağlıklı yaşamlarını desteklemekte. Organik tarım uygulayan Hunzalar, kendi yetiştirdikleri sebzeleri ve doğal yöntemlerle elde ettikleri süt ürünlerini tüketiyor. Sütlü darı, yoğurt, peynir ve kımız gibi gıdalar, günlük beslenme düzenlerinin temel taşlarını oluşturuyor.
KRONİK HASTALIKLARI BULUNMUYOR
Hunza Türkleri, hayvanlarını tamamen doğal yemlerle besledikleri için kronik hastalıklarla karşılaşmıyor. Toplulukta kanser vakalarının olmaması, bilim dünyasında büyük bir ilgi yaratıyor. Özellikle, yalnızca kendi yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri tüketmeleri, sağlıklı yaşamlarını destekliyor. Ayrıca, az et tüketmelerine rağmen, etli yemeklerini bol baharatla zenginleştirmeleriyle de tanınmaktalar.
GÖÇEBE KÜLTÜRÜN İZLERİ
Hunza Türkleri, atalarından miras kalan göçebe yaşam tarzını devam ettiriyorlar. Yaz ve kış aylarında değişik bölgelerde konaklayan bu topluluk, mevsimsel göçler gerçekleştiriyor ve eski Türk kültürüne bağlı kalmaya özen gösteriyor. Hayvancılıkla ve tarımla uğraşan Hunzalar, doğa olaylarına bağlı bir takvim izleyerek, binlerce yıldır değişmeyen bir yaşam tarzı sürdürmekte.
70 YAŞINI GEÇENLER İÇİN "GENÇ ÖLDÜ" DİYORLAR
Hunza toplumunda yaş kavramı oldukça farklı. 65-70 yaşlarındaki anneler, 100 yaşında hayata veda eden birine “genç öldü” ifadesini kullanabiliyor. 120 yılın üzerinde yaşayan bireyler için yaşlılık, Hunza Türkleri açısından oldukça geç bir gerçekleşme olarak görülmekte.
Hunza Türkleri’nin bu uzun ömürlü ve sağlıklı yaşam tarzı, bilim insanları ve sağlıklı yaşam arayışındaki dünya için ilham kaynağı olmayı sürdürmekte.